Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederiz tekrar Rabbimiz bizleri bir gazete yazımızda daha biraraya getirdi. İnsanların tagutun negatif tesiri altında Rahmani inkâr insanların neden huzursuz ve mutsuz olduğunu, huzursuz ve mutsuz olan insanların Allah’a ulaşmayı kalben dilemek suretiyle bir tek dilekle tagutu inkâr ederek dünya saadetine nasıl ulaşacağını inşallah bu yazımızda kaleme alacağız. Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’de bahsettiği iki yol var. Birisi irşad yolu, diğeri de gayy yolu.
Bakara Suresinin 256. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.
İşte bu âyet-i kerimede Allahû Tealâ, hem Allah’a ulaştıran irşad yolundan bahsediyor, hem de cehenneme götüren gayy yolundan bahsediyor. Ama iki yolun muhatabı olan insanın da serbest irade sahibi olduğunu beyan ediyor. Kim Allah’ın kendisine verdiği cüz’i irade (serbest irade) ile Allah’a ulaşmayı dilerse ve tagutu inkâr ederse Allah mutlaka onu, Allah’tan kopması mümkün olmayan kulba (mürşide) ulaştıracaktır. Ama her kim Rahmân’ı inkâr ederse, Allahû Tealâ gayy yolunu onun için kolaylaştıracaktır. O zaman sevgili okurlar, gelin beraberce görelim; âyetlerde tagutu inkâr edenler ve de Rahmân’ı inkâr edenler kimlerdir?
Allahû Tealâ Yunus Suresinin 7 ve 8. âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor:
10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike me’vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlar var. Bunlar Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir, aynı zamanda Rahmân’ı inkâr edenlerdir. Rahmân’ı inkâr ettiklerini nereden biliyoruz? Allahû Tealâ Zuhrûf Suresinin 33. âyet-i kerimesinde bu hakikati şöyle dile getiriyor:
43/ZUHRÛF-33: Ve lev lâ en yekûnen nâsu ummeten vâhıdeten le cealnâ limen yekfuru bir rahmâni li buyûtihim sukufen min fıddatin ve meârice aleyhâ yazherûne.
Eğer insanlar tek bir ümmet haline gelecek olmasaydı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine mutlaka gümüşten tavanlar ve üzerinde yükseldikleri merdivenler yapardık.
Bu âyet-i kerimede, Rahmân’ı inkâr edenlerin dünya hayatını diledikleri net olarak anlaşılmaktadır. Altın ve gümüş talebi, dünya hayatını dileyenlerin talebidir. Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 14. âyet-i kerimesinde: “Kadınlar, kantar kantar altın, gümüş, evlâtlar, ekinler ve salma atlar vs. bunlar dünya hayatının süsüdür, bunlar insanlara güzel gösterildi.” buyurmaktadır.
3/ÂLİ İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi).
İnsanlara, “kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan” şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O’nun katındaki en güzel sığınaktır.
Âyetlerden şöyle bir neticeye ulaşıyoruz: Rahmân’ı inkâr edenler dünya hayatını dileyenlerdir.
Dünya üzerinde iki grup insan vardır.
Gayy yolu cehennemin yolu, irşad yolu ise Allah’a ulaştıran yoldur.
Allahû Tealâ, irşad yolunu, Allah’a ulaştıran yolu seçenlerin mükâfatını cennet olarak tayin etmiştir. Ama gayy yolunu, şeytanın kulluğunu devam ettiren yolu seçenlerin de bir cezası vardır, o da cehennemdir.
Öyleyse, aslında bir tek dilekle insanlar neyi kaybettiklerini bir bilselerdi, hiç kimse irşad yolunun dışında kalmazdı. Herkes mutlaka Allah’a ulaşmayı dilerdi. İki zıt grup birisi irşad yolu, diğeri ise gayy yoludur.
Allahû Tealâ Bakara Suresinin 256. âyet-i kerimesinde mealen şöyle buyuruyor:
Dînde zorlama yoktur, irşad yolu ile gayy yolu kesin bir biçimde ayrılmıştır. İrşad yolu Allah’a ulaştıran yol, gayy yolu cehenneme götüren yoldur. İkisi birbirine 180 derece zıttır. İrşad yoluna giriş bir dilekle, Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkündür. Ama Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi Rahmânı inkâr etmiştir, devre dışı bırakmıştır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişi ise, tagutu inkâr etmiştir. Tagutu devre dışı bırakmıştır.
Sevgili kardeşlerim, Zuhrûf-33’te: “Eğer insanlar tek bir ümmet haline gelecek olmasalardı, Rahmân’ı inkâr edenlerin evlerine mutlaka gümüşten tavanlar, üzerinde yükseldikleri merdivenler yapardık.” ve âyet-i kerimenin devamında, Zuhrûf-35’te şöyle buyruluyor: “Ve üstlerine süsler, mücevherler yapardık ve bunların hepsi sadece dünya hayatının metâıdır. Ahiret ise Rabbinin katındadır ve takva sahipleri içindir.”
Dünya hayatı ve de ahiret hayatı olmak üzere cüz-i irade sahibi insanın önünde iki seçenek var. Dünya hayatını dileyenler Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Allah’a ulaşmayı dileyenler, dünya hayatını dilemeyenlerdir. İki zıt gurubu Allahû Tealâ Kur’ân’ı Kerim’de ifade buyurmuş.
Zuhrûf Suresinin 35. ve 36. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:
43/ZUHRÛF-35: Ve zuhrufâ(zuhrufen), ve in kullu zâlike lemmâ metâul hayâtid dunyâ, vel âhiretu inde rabbike lil muttekîn(muttekîne).
Ve (üstlerine) süsler (mücevherler yapardık). Ve bunların hepsi sadece dünya hayatının meta’ıdır. Ve ahiret ise Rabbinin katındadır ve takva sahiplerinindir.
43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.
Buradaki kişi, Allah’a ulaşmayı dilemediği için Rahmân’ın zikrinden yüz çeviriyor. Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dileseydi, o zaman doğal olarak zikre başlayacaktı. Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde bu konuyu şöyle dile getiriyor:
2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.
İşte Allah’a ulaşmayı dileyenler, Allahû Tealâ’nın kendilerine zikri sevdirdiği, urvetul vuskaya ulaştırdığı ve zikirle onları zulmetten nura çıkardığı kişilerdir. Ama kâfirler de tagutun dostudur. Tagut da onları nurdan zulmete götürür. Zuhrûf Suresinin 36. âyet-i kerimesi bunu açıklamaktadır:
43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu
şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).
Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona
musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.
Bir insan ya tagutu inkâr ederek Allah’a dost olur; Allah’ın dostu olarak mutluluğu yaşar. Veya Rahmân’ı inkâr ederek tagutun dostu olur. Zuhrûf-36’da şeytanın, tagutun kendisine dost olduğu bu kişi, Zuhrûf Suresinin 37. âyet-i kerimesine göre şeytanın, onu nurdan zulmete götürdüğünün farkında değildir.
43/ZUHRÛF-37: Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve
yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
Ve muhakkak ki onlar (şeytanlar), onları mutlaka
(Allah’ın) yolundan men ederler (alıkoyarlar). Ve onlar kendilerinin hidayette
olduğunu sanırlar.
Şeytan onu yoldan saptırmış ama o kişi farkında değil, o kendisini hidayette zannediyor. Ne zamana kadar bu durum böyle devam edecektir? Zuhrûf-38 cevap veriyor: “Kıyamet günü, o: ‘Keşke benimle senin aran iki doğu arası kadar uzak olsaydı’ der. İşte bu kötü bir yakınlıktır.”
43/ZUHRÛF-38: Hattâ izâ câenâ kâle yâ leyte beynî ve beyneke
bu’del meşrikayni fe bi’sel karîn(karînu).
O (onlardan biri), sonunda (kıyâmet günü) bize
geldiği zaman: “Keşke benimle senin aran, iki doğu kadar uzak olsaydı.” dedi
(der). İşte bu kötü bir yakınlık.
Yani kıyamet gününe kadar kendisinin hidayette olduğunu zanneden bu kişi, o gün (kıyamet günü) şeytanla kendi arasının bu kadar uzak olmasını temenni edecektir. Ama Zuhrûf-39’a göre, o gün, onun bu pişmankârlığı asla bir fayda vermiyor. “Siz küfretmişsiniz, zulmetmişsiniz, azapta da ortaksınız.”
43 /
ZUHRUF – 39 : Ve
len yenfeakumul yevme iz zalemtum ennekum fîl azâbi muşterikûn(muşterikûne).
Bugün size asla (hiçbir şey) fayda vermez. Siz zulmetmiştiniz. Muhakkak ki
azapta ortaksınız.
Allahû Tealâ Zuhrûf Suresinin 43, 44 ve 45. âyeti kerimelerinde, kesinlikle bizim Kur’ân’a sarılmamızı buyuruyor.
43/ZUHRÛF-43: Festemsik billezî ûhıye ileyk(ileyke), inneke alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Artık sana vahyedilene sarıl. Muhakkak ki sen, Sıratı Mustakîm üzerindesin.
43/ZUHRÛF-44: Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).
Muhakkak ki O (Kur’ân), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir (öğüttür). Ve siz, (Kur’ân’dan) sorumlu olacaksınız.
43/ZUHRÛF-45: Ves’el men erselnâ min kablike min rusulinâ e
cealnâ min dûnir rahmâni âliheten yu’bedûn(yu’bedûne).
Ve senden önce gönderdiğimiz resûllerimizden sor
(bakalım), Rahmân’dan başka tapılacak ilâhlar kıldık mı?
“Rahmân’dan gayrı kendilerine ibadet edilecek olan ilâhlar kıldık mı?” Bu tabiî mümkün değil. Öyleyse buradan şöyle bir sonuca ulaşıyoruz: İrşad yolu ve gayy yolu birbirinden kesin bir biçimde ayrılmıştır. Kim kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ Allah’tan kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya Allah onu ulaştıracaktır. Ve Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi Allah, onun dostu olarak onu zulmetten nura çıkaracaktır.
Ama dünya hayatını dileyenler, Rahmân’ı inkâr edenlerdir ve şeytan, onların dostudur. Şeytan onları nurdan zulmete götürecektir ve bunlar dînde fırkalara ayrılanlardır ve şirktedirler. Müşrik; gizli şirk içerisinde olan kişidir. Rûm Suresinin 31. âyetine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes gizli şirktedir ve Rûm Suresinin 32. âyet-i kerimesine göre müşrikler (gizli şirk içindekiler) dînde fırkalara ayrılmıştır:
30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O’na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean),
kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde
fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla
ferahlanırlar.
Sevgili kardeşlerim, nasıl şeytanın dostları, fırkalara ait olan yollar varsa, aynı zamanda devrin imamının dergâhına götüren, yeryüzünün sathına paralel sebiller de vardır. Bunlar da mürşitlerin üzerinde bulunduğu yoldur. Allahû Tealâ En’âm Suresinin 153. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:
6/EN’ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûhu, ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebilihi, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.
Allahû Tealâ Rûm-32’ye göre “müşrikler gibi fırkalara ayrılmayın” buyurduğuna göre, gizli şirkten kurtulmak isteyen herkesin, Rûm-31 de belirtildiği gibi Allah’a ulaşmayı dileyerek takva sahibi olması gerekir. Allah’a ulaşmayı kalben dileyen kişiyi, kalbindeki bu dilek sebebiyle Allahû Tealâ, Şûrâ-13’e göre Kendisine seçer ve mutlaka Kendisine ulaştırır. Böylece kişi gizli şirkten kurtulur.
42 / ŞURA – 13 : Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke
ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû
fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî
ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği
(farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda
(dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya
vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları,
kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah,
dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu
hayatta iken Kendisine ulaştırır).
Her devirde Allah tarafından hidayete erdirmekle vazifeli kılınan bir kişi devrin imamıdır, o bütün insanlar için vazifelidir, seyr-i süluk işlemi onun manevî gözetiminde devam eder.
Kişinin ermiş evliya olana kadar yapması gereken tek şey, kalben Allah’a ulaşmayı dilemektir. Kalben dileyen 7 furkanı Allah’tan alan herkes huşû sahibi olur. Huşû sahibi kişi Allah’tan hacet namazıyla devrin imamını sorduğu taktirde Allah’tan özel yardım alır.
Allah razı olsun.
Dr. Abdulcabbar BORAN
HACET NAMAZI
Hacet namazının, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece kılınması asıldır. Ama bütün gecelerde de kılınabilir. Gece saat 12’den sonra kılınır. Önce boy abdesti alınır, sonra Hacet Namazına niyet edilir.
Oturuş: Et tahiyyâtu
Oturuş: Et tahiyyâtu + Allâhumme Salli + Allâhumme Barik + Rabbenâ
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’dan hacet neyse, o istenir. Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yanüstü yatılır. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Baş biraz sağa sola oynatılarak kulakta kalp atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı bir pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikri hafî ile (yani sessiz olarak içinden) zikredecektir. (Zikre başlamadan evvel 3 Âyetel Kursi okunur.)
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır