Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir sahâbeye: “Fakir kimdir?” diye soruyor.
Sahâbe: “Fakir parası olmayandır.” cevabını veriyor.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Fakir kalbinde Allah’ın âyetleri bulunmayan kişidir.” buyuruyor.
Fakirlikten kurtulmak isteyenlerin evvela Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekir.
Üçüncü basamakta Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye, dördüncü basamakta Allah, Rahmân esmasıyla tecelli eder.
99 esmanın sahibi olan Rabbimizin bir ismi de Rahmân’dır. Rahmân esmasıyla tecellisi, Allah’ın rahmetini göndermeye başlaması demektir.
Rahmân esmasıyla tecelli ettiği kişiye Allah, peş peşe 7 tane furkan verir. Bu furkanlarla, hassalar ve uzuvlar üzerindeki engeller kaldırılır. Akabinde Allah, o kişiyi 6 tane kalp şartının sahibi kılar. Böylece gerekli kalp şartlarının sahibi olan bir insan, zikretmeye başladığı takdirde nefsinin manevî kalbine % 2 oranında rahmet nuru girer ve o kişi huşu sahibi olur.
Huşu sahibi olan bir insanın kalbine Allah, mürşit sevgisini koyar ve bu kişi hacet namazı ile Allah’ın kendisi için tayin ettiği mürşidi Allah’tan talep ederse Allah ona mutlaka kendisi için tayin ettiği mürşidi gösterir.
Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide tâbî olan kişi, Allah’tan 7 tane nimet alır.
Daha önceden vasıta emirlerden namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi vs. istemeyen bir insan, Allah’a ulaşmayı diledikten sonra Allah’ın kendisini 7 tane furkan, 12 tane ihsan ve 7 tane de ni’metle desteklemesi sonucu kişi namazı, orucu, zekâtı vs. sever bir hale gelir.
Bu noktada o kişiye bütün bu vasıta emirleri sevdiren, Allah’tır.
Vasıta emirlerin en büyüğü ise zikirdir.
Zikir, en büyük ibadettir, ibadetlerin sultanıdır. Allah, 7 ni’meti alan kişiye özellikle zikri sevdirir. Zikrini arttırmasıyla kişinin kalbi günbegün Allah’ın nurları ile dolmaya başlar ve tezkiye basamaklarında ilerler.
İnsanın nefsinin manevi kalbinde bulunan 19 afetten bir tanesi de hırstır.
Nefsinin kalbinde hırs afeti bulunduğu sürece kişi, sahip olduğu hiçbir şeyi yeterli görmez. Neye sahip olursa olsun doyumsuz ve açgözlü olur.
Kişinin mürşidine tâbiîyetiyle birlikte aldığı 7 ni’metten bir tanesi de nefs tezkiyesidir.
Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilemiş, mürşidine tâbî olmuş, zikirle nefsin manevî kalbinde %30’luk aydınlanma (nurlanma) oluşmuşsa o zaman Hakk’ın kendisine verdiğine kanaat eden birisidir. Mutmain olmuştur, doymuştur, tatmin olmuştur.
Nefs-i Emmare’deki kişinin nefsinin manevî kalbinde % 7 fazıl birikimi oluşur;
Nefs-i Levvame’de, zikir artışlarıyla bir % 7 fazıl birikimi daha söz konusu olur;
Nefs-i Mülhime’de kişi zikrini artırmaya devam eder böylece nefsinin manevî kalbinde % 7 fazıl birikimi daha oluşur.
Nefs-i Mutmainne’de zikrini daha da artırır, % 7 fazıl birikimi ile nefsinin manevî kalbi % 30 aydınlığa ulaşır.
% 30 aydınlanan bir nefsin sahibi olan kişinin kalbinde % 30 nur, % 70 karanlık vardır.
Bu kişi kalbindeki nurlar sebebiyle, Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat eden kişidir. Kendisi için Allah’ın verdiği ve vermediği her şeyin en uygun seviyede olduğunu düşünür.
“Ya Rabbim, iyi ki verdiklerinden daha azını vermedin; bana bundan daha azını verseydin belki de isyan ederdim. İyi ki verdiklerinden daha fazlasını vermedin; daha fazla vermiş olsaydın belki de azardım.” diyerek elindekilere kanaat eder.
Bu kişi hangi seviyede olursa olsun, Allah’ın her şeyden haberdar olduğunu, her şeyin en güzelini bildiğini ve Allah’ın, kendisi için en uygun seviyede olanı mutlaka verdiğinin idrakine varmıştır artık.
Allah razı olsun.
Dr. Abdulcabbar BORAN
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Web Hosted Sparfly Digital