Kur’ân’da yer alan ve Kur’ân’ın hidayetle okunması için gerekli olan kavramlardan bir tanesi de ihlâs, irşada ulaşmak ve mürşittir. Kur’ân’ın şifresi durumunda olan 7 Safha ve 4 Teslim’in 6. safhası irşada ulaşmak ve ihlâsı içerir. Allahû Tealâ, en güzel örnek olan sahâbenin hepsinin irşada ulaştığını, Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesinde açıklamaktadır.
49/HUCURÂT-7: Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).
Ve aranızda Allah’ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.
Cahiliyye dönemini yaşayan Arap bedevîler hiç okuma yazma bilmezken, Allah’ın Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’e indirdiği Kur’ân’ı bütünen yaşayarak irşada ve ihlâsa ulaşmışlardır. Allahû Tealâ 3 tane âyet-i kerimede bu konuyu dile getirmektedir.
Duhan Suresinin 58. âyet-i kerimesinde; “Biz bu Kur’ân’ı Senin lisanınla kolaylaştırdık.”
A’lâ Suresinin 8. âyet-i kerimesinde; “Biz bu Kur’ân’ı Senin için kolaylaştırdık.”
Kamer Suresinin 17. âyet-i kerimesinde de; “Biz bu Kur’ân’ı zikirle kolaylaştırdık. İbret alan var mı?” buyurmaktadır.
Öyleyse Kur’ân-ı Kerim devrin imamının lisanıyla kolaylaştırılmıştır. Kur’ân-ı Kerim zikir için kolaylaştırılmıştır. Yani ehli zikir ile kolaylaştırılmıştır. İşte günümüzde “Kur’ân çok zordur. Anlaşılmaz.” diyenlere Kur’ân cevap vermektedir: Hayır, Kur’ân çok çok kolaydır. Her devirde Resûlullah’ın vârisi devrin imamının lisanıyla kolaylaştırılmıştır. Her devirde devrin imamı vardır ve o devrin imamına bağlı Allah’ın irşada memur ve mezun kıldığı ehli zikir de vardır. Onlara sorulması halinde, her sualin cevabının Kur’ân’da yer aldığını onlar da öğreneceklerdir. İşte “Bilmiyorsanız ehli zikre sorun”; “Bilmiyorsanız irşada ulaşanlara (ihlâs sahiplerine) sorun.” mânâsına gelmektedir.
İhlâs iradenin tesliminden evvelki safhayı ifade eder ve kalbin 14 kademede müzeyyen olması anlamına gelir. İhlâs, kalbin her türlü katışıklardan tamamen temizlenmesi arınması, 14 kademede kalbin müzeyyen olması anlamına gelir ki; ihlâs sahibi kişi evvelâ ulûl’elbab olmuştur. Allahû Tealâ ayn mertebesinde yerin melekûtunu (7 tane cehennem katını) ona göstermiştir. Yetmez, zemin kattaki anadergâhı kalp gözüyle ona göstermiştir. Ama ihlâsa ulaştığı zaman 7 tane gök katı ve 7. gök katında 7 tane âlemi Allahû Tealâ kalp gözüyle ona göstermiştir. Ve kalp kulağıyla da ona bilgi vermek suretiyle kişi ihlâsa ulaşmışsa kalbi 7 kademe daha müzeyyen olmuştur. Muhlis kalbi 14 kademe müzeyyen kişidir. Hûcurat Suresinin 7. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi sahâbenin kalbi de 14 kademe müzeyyen olmuş ve hepsi irşada ulaşmış, hepsi ihlâsa ulaşmıştır.
Allahû Tealâ iblise müsaade verirken iblis diyor ki: “Herkesi saptırabilirim.” Ama Rabbimiz buyuruyor ki: “Sen Benim ihlâs sahibi kullarımı baştan çıkaramazsın.” İhlâs sahibi kul, irşada ulaşan bir kuldur. İrşada ulaşan kul, Kur’ân’ın bütününe tâbî olmuştur. Kur’ân’ın 6 ruhunu kesinlikle öğrenmiştir. Akabinde Allahû Tealâ ihlâs sahibi kulu Tövbe-i Nasuh’a davet etmiştir. İhlâs sahibi kul, Tövbe-i Nasuh’la tövbe eden birisidir. Tövbe-i Nasuh Allah’ın davetiyle gerçekleşir. Günah işleyebilecek bir kulu Allahû Tealâ asla Tövbe-i Nasuh’a davet etmez. Öyleyse muhlis kul, Tövbe-i Nasuh’la tövbe etmişse bu bir daha asla günah işlemeyeceği anlamına gelir. Zaten şeytanın da ihlâs sahibi kullara tesiri yoktur. Anlıyoruz ki artık ihlâs sahibi kullar Allah’ın koruması altındadır. Yûsuf Suresinin 24. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Yusuf (A.S) için şöyle buyurmaktadır:
12/YÛSUF-24: Ve le kad hemmet bihî ve hemme bihâ, levlâ en reâ burhâne rabbih(rabbihi), kezâlike li nasrife anhus sûe vel fahşâ(fahşâe), innehu min ibâdinel muhlesîn(muhlesîne).
Ve andolsun ki; (kadın) onu arzuladı. Eğer Rabbinin delilini görmeseydi, o (Yusuf A.S) da onu arzulamıştı. İşte böylece onu kötülükten ve fuhuştan uzaklaştırırız. Muhakkak ki; o muhlis kullarımızdandır.
Allahû Tealâ, Mısır melikinin hanımı O’na yaklaşırken; “Biz onu koruduk. Çünkü O muhlis kullarımızdandır.” diyor.
Öyleyse şeytanın negatif etkisini Allahû Tealâ ihlâs sahibi kullardan geri çevirmektedir. Yani ihlâs sahibi kullar Allah’ın koruması altındadırlar.
Mürşid; irşada ulaşan 7 safha ve 4 teslimi yaşayan kişidir. Kur’ân-ı Kerim’in hidayetle okunması mürşide tâbî olmadan olmaz. 7 safha ve 4 teslimin 2. safhası mürşide tâbiiyettir. Allahû Tealâ mürşide tâbiiyeti herkese farz kılmıştır. Ve herkes için Allahû Tealâ’nın tayin ettiği mürşide ulaşmak Maide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi istianeyi (vesileyi) Allah’tan istemekle mümkündür.
5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazıyla her kim Allah’tan mürşidini sorarsa (huşû sahibi olmuştur) Allahû Tealâ ona mürşid gösterecektir.
HACET NAMAZI NASIL KILINIR?
Hacet namazının Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecelerde veya Kandil gecelerinde kılınması asıldır. Ama bütün gecelerde kılınabilir.
Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
Oturuş: Ettehiyyâtü
Oturuş: Ettehiyyâtü+Allahummesalli+Allahummebarik+Rabbena
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürşid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yanüstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir.
Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya batinî bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir.
Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra başlar. Yanüstü yatıldıgı için sağ kulak yastığa gelecektir. Baş biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.
Allah razı olsun.
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Web Hosted Sparfly Digital