Sahabe, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e:
“Kalbe nur girince genişler, rahatlar bunun alameti nedir ya Resûlullah” diye sordu.
Kâinatın Sultanı Peygamber Efendimiz ise;
“Ahirete yöneliş, aldatma yurdundan, dünyadan uzaklaşma, ölüm gelmeden, ölüm için hazırlık yapmaktır” diye buyurdu.
Allahû Teâlâ, aldatma yurdundan, dünya hayatından uzaklaşmayıp razı olanları, ölüm gelmeden, ölüm için hazırlık yapmayanları Yûnus-7’de bildiriyor.
10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gafil olanlardır.
Âyette bildirilen anlamın mefhumu muhalifinden hareketle “dünyadan uzaklaşma, ölüm gelmeden evvel ölüm için hazırlık yapmak” ancak ölmeden evvel Allah’A ulaşmayı dilemekle mümkün olur.
Nur; Allah’a ulaşmayı dileyen Allahû Teâlâ’nın kendilerine 7 furkan verdiği kişilerin kalbine girer.
Kalbe nurun girmesi; kişinin dünya hayatından uzaklaşmasıyla doğru orantılıdır. Kişi dünya hayatından ne oranda uzaklaşmışsa o oranda kalbine nur girer.
Gerçekten nefsin manevî kalbine baktığımızda tamamen karanlıklardan müteşekkil yapısında 19 tane hastalığın var olduğunu görüyoruz.
Bu hastalıkları şöyle sıralayabiliriz;
1] Kin ve nefret
2] Küfür
3] Yalan
4] Haksızlık ve zulüm
5] Haset ve düşmanlık
6] Cehalet
7] Cimrilik
8] Öfke
9] İsyan
10] Sabırsızlık
11] Kibir ve gurur
12] Hırs ve şehvet
13] Nankörlük
14] Gıybet
15] Vefasızlık
16] Zan
17] İptilâlar [kötü alışkanlıklar]
18] Mürailik
19] Fitne ve fesat
Şeytan nefsimizin afetlerine %100 tesir ederek insanlara dünya hayatını süslemektedir. Şeytanın negatif tesiri sebebiyle insanlar hep dünya hayatının peşinden koşarak huzursuz ve mutsuzluğu yaşamaktadırlar.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) onun için “Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.” buyuruyor.
İnsanları dünya hayatının peşinden koşturan nefsin kalbindeki afetlerden kurtulmak ancak kalben Allah’ı ulaşmayı dileyip mürşide tabi olduktan sonra nefs tezkiyesi ve tasfiyesiyle mümkündür.
Allahû Teâlâ, Allah’ı dileyen herkese dördüncü basamakta Rahmân esmasıyla tecelli eder ve onlara furkanlar, ihsanlar verir ki o kişinin kalbine zikirle nur girsin ve huşu sahibi olsun diye.
Huşu sahibi kişi hacet namazıyla Allah’tan istediği ve Allahû Teâlâ’nın kendisine gösterdiği mürşidine tabi olduğu zaman nefs tezkiyesine başlar. Zikir nefs tezkiye ve tasfiyesinin yegane vasıtasıdır. Allah isminin tekrarı olan zikirle beraber kalbine iki çift nur (rahmet+salavat, fazıl+salavat) birden girmeye başlar.
Mürşide tabi olduğumuz zaman, nefs tezkiyesine paralel, ruhumuz vücudumuzdan ayrılır ve Sıratı Mustakîm üzerinden Allah’ın Zat’ına ulaşır. Nefs tezkiyesi olmadan ruh Allah’a ulaşamaz.
Kişi zikretmeye başladıktan sonra zikir artışına paralel kalpte %7’lik fazl birikimi oluşur bu da ruhun birinci gök katına çıkmasını sağlar.
Kişi zikrini artırmaya devam eder; ikinci %7’lik fazl birikimi meydana gelir ve ruh ikinci gök katına çıkar. Yine %7 fazl birikimi ve ruh üçüncü gök katına çıkar. Mutmainne’de %7 fazl birikimi oluşur ve ruh dördüncü gök katına kadar çıkabilir. Bu şekilde kalbe nur girdikçe o kişinin kalbi devamlı aydınlanır, rahatlar.
Burada nurun ‘kalbe giren fazıllar’ manasına geldiğini görüyoruz.
O halde yapılması gereken şey;
Aldatma yurdu olan dünyadan uzaklaşarak ahirete yönelip ölüm gelmeden ölüm için hazırlanmak. Bu da ancak Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkündür.
Allah’a ulaşmayı dilediği an, o kişi bütün bu güzelliklerin sahibi olur.
Kalbe nur girebilmesi için o kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi, dünya hayatından uzaklaşması, ölmeden önce ölmek suretiyle nefs tezkiyesi ile ruhunu Allah’a ulaştırması gerekir.
Kalbe nurun girmesi de ancak zikir ile mümkündür.
Allahû Teâlâ’nın tüm insanlar için vazettiği temel hakikat budur.
Ruhun Allah’a vasıl olması;
O kişiyi ermiş evliya kılar.
Ona 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını sağlar.
Huzur ve mutluluk ancak zikirle; kalbin nurlanması ile gerçekleşir.
Allah razı olsun.
Dr. Abdulcabbar BORAN
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Web Hosted Sparfly Digital