Kent Havadis

Kent Havadis

  • Köşe Yazıları
[x] Kapat
Reklam Resmidir
Reklam Resmidir
  • Anasayfa
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Galeri
    • Foto Galeri
    • Video Galeri
  • Firma Rehberi
  • Firmalar
  • Kent Havadis
  • Anasayfa
  • Siyaset
  • Ekonomi
  • Eğitim
  • Sağlık
  • Yaşam
  • Galeri
    • Foto Galeri
    • Video Galeri
  • Firma Rehberi
  • Firmalar
Reklam Resmidir
ANASAYFA KÖŞE YAZARLARI MEHDİ (A.S) VE İSA (A.S)’IN KUR’ÂNDAKİ İŞARETLERİ (1. Bölüm)
MEHDİ (A.S) VE İSA (A.S)’IN KUR’ÂNDAKİ İŞARETLERİ (1. Bölüm)

Dr. Abdulcabbar Boran

MEHDİ (A.S) VE İSA (A.S)’IN KUR’ÂNDAKİ İŞARETLERİ (1. Bölüm)

49
08.03.2018 16:24:45

Mehdi (A.S) kimdir? Özellikleri nelerdir?

Mehdi (A.S) 14 asır evvel Nebîler Sultanı Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in ahir zamanda geleceğini bize müjdelediği vekâleten devrin imamıdır. Hz. Peygamber (S.A.V)  Efendimiz Mehdi (A.S)’la ilgili çok hadîsler söylemiştir. Bu hadislerden bir tanesi şöyle: “O ümmetimin en hayırlısıdır ve ümmetim arasında ihtilaflar başgösterdiği zaman Allah onu hidayetle gönderecektir.”

Hadîste zikredilen iki esas önemli mesaj vardır. Mehdi (A.S)’ın hidayetle gönderilmesi ve Ümmetin ihtilafı. Dînin omurgası hidayettir. Hidayet yoksa dîn yoktur. Hidayetin tatbikattan kaldırılması sebebiyle insanlar dînde fırkalara ayrılmışlar, İslâm âleminde ihtilaflar her yeri kaplamış durumda. Gerçekten günümüze baktığımız zaman 13. asrın müceddidi Said Nursi Hazretleri’nin de ifade ettiği gibi İslâm âleminin üç tane temel hastalığı var: Cehalet, zaruret ve ihtilaflar. Hidayetin dîn tatbikatından çıkartılması sebebiyle İslâm âleminde cehalet, zaruret ve ihtilaflar gibi hastalıklar her tarafı kaplamış, bid’atlere dayanan bir dîn tatbikatı hak dînin yerini almıştır. Nebîler Sultanı Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz: “Ümmetim arasında ihtilaflar başgösterdiği zaman Allahû Tealâ Mehdi’yi hidayetle gönderecektir.” buyurduğuna göre, ihtilafların İslâm âlemini kapladığı günümüzde Allahû Tealâ Mehdi (A.S)’ı hidayetle göndermiştir. 13. asrın müceddidi Said Nursi Hazretleri de kendisinden sonra 14. asrın müceddidi olarak Mehdi (A.S) ’ın geleceğini müjdelemiştir.

Mehdi (A.S) gelmiş midir?

Mehdi (A.S) gelmiştir. Vazifesini bizzat yerine getirmektedir. Sorulması gereken bir başka önemli sual acaba hidayet nedir? Çünkü Allah’ın ona “Mehdi” ismini vermesinin sebebi onu hidayetle vazifeli kılmasındandır. Hidayet yoksa ihtilaflar her tarafı kaplar. İslâm âleminde ihtilafları ortadan kaldıracak, İslâm birliğini hayata getirecek tek kavram hidayettir. İhtilafların tersi olan tevhid, birlik ve beraberlik tek cemaati oluşturmak hidayetle mümkündür.

Nitekim Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz bir başka hadîs-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Lâ tectemi ümmetî an dalâleti. Benim ümmetim dalâlet üzere cem olmaz, birleşmez.” Bu sözün mefhumu muhalifînden hareket ettiğimizde, dalâletin zıttı olan “Hidayet” birlik ve beraberliğin adresidir. Öyleyse tevhid, cem olmak, bir olmak, beraber olmak hidayetle mümkündür. Hidayet, insan ruhunun dünya hayatında Allah’a ulaşmasıdır. Dünya hayatında ruhun Allah’a ulaşması ruhun hidayetidir. Allah’ın bütün emirlerine itaat yasak ettiği fiilleri hiç işlememek fizik vücudun hidayetidir. Nefsin hidayeti de nefsin manevî kalbindeki bütün hastalıklardan tamamen temizlenmesi ve yerine ruhun 19 tane hasletini faziletler olarak nefsimizin kalbine monte edilmesidir. Öyleyse görülüyor ki dînin tamamı hidayettir. Hidayetin kaybolduğu bir dönemde Allahû Tealâ Mehdi (A.S)’ı hidayetle gönderiyor.

“Mehdi kelimesinin manası ve hidayetle ilişkisi nedir?”

Mehdi kelimesi üç manayı içeriyor. Birinci manasıyla; hidayete ermiş kişi demektir. İkinci manası itibariyle; hidayete vesile olandır. Üçüncü manası itibariyle; hidayete erdirendir. Kur’ân âyetleri bunu bize söylüyor. Hidayete ermiş olması itibariyle Kehf Suresinin 17. âyet-i kerimesinin son kısmında Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

 

18/KEHF-17: Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden).
Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah’ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah’a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.

 

Allah kimi Kendisine ulaştırmışsa o hidayete ermiştir. Mehdi kelimesinin birinci manası bu âyet-i kerimede zikrediliyor. İkinci manası için, Kur’ân’ın kalbi Yâsîn Suresinin 20-21. âyet-i kerimesine baktığımız zaman Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

 

36/YÂSÎN-20: Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmittebiûl murselîn(murselîne).
Ve şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. “Ey kavmim, (size) gönderilmiş olan resûllere tâbî olun!” dedi.

36/YÂSÎN-21: İttebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne).

(Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).

 

Sizden ücret istemeyen hidayete ermiş olanlara tâbî olun ki bunlar kavim resûlleridir. Allahû Tealâ A’râf Suresinin 181. âyet-i kerimesinde Mehdi kelimesinin “Hidayete erdirmek” anlamındaki üçüncü manasını dile getiriyor.

 

7/A’RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).

Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.

 

“Yarattıklarımızdan bir ümmet var ki onlar Hakka ulaştırır ve hidayete erdirirler” diyor.

 

Mehdi (A.S)’ın hidayetle gelmesi Kur’ân’da nerede zikrediliyor?

Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz sahâbesiyle yaptığı sohbetin birinde: “Yakında koyu gece karanlıkları gibi fitneler olacaktır” buyuruyor. Hz. Ali (R.A): “Ey Allah’ın Resûl’ü bu koyu gece karanlıkları gibi fitnelerden kurtuluş ne iledir?” Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz: “Bu koyu gece karanlıkları gibi fitnelerden kurtuluş Allah’ın Kitab’ı olan Kur’ân’ladır.” Çünkü Kur’ân’da: “Sizden evvelkilerin bütün haberleri var, sizin aranızdakinin hükmü var, sizden sonra kıyamete kadar gelecek tüm insanların haberi var” buyuruyor.

İnsanlar zaman zaman “Mehdi (A.S) aslında yoktur, dînimize sonradan girmiş bir inanıştır.” diyorlar. Halbuki Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyet-i kerimedelerde Mehdi (A.S)’dan bahsediyor. Bunların başında Tevbe Suresinin 33. âyet-i kerimesi geliyor.

 

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne).

Resûl’ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen odur.

 

“Müşrikler kerih görse istemese de resûlünü hidayetle ve hak dînle dînin bütün safhalarını açıklamak üzere gönderen O’dur.” Hidayetin olmadığı bir dîn, hak dîn değildir batıldır. Hidayet yoksa gizli şirk vardır. Gizli şirk kişinin hevasına nefsine uyması halidir. Gerçekten günümüz dîn tatbikatı hidayetin yer almadığı sadece fizik bedenin yerine getirdiği İslâm’ın beş şartına indirgenmiştir. Vasıta emirlerden bir tanesi; Allah’a ulaşmayı dilemek yok. Vasıta emirlerden ikincisi; zikir yok. Bu ikisinin olmaması sebebiyle dîn yaşanmıyor.

Allahû Tealâ Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde gizli şirki şöyle tarif ediyor.

 

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).

Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

 

O nefslerini ilâh edinenleri görmüyor musun? Bir ilim üzere Allah onları dalâlette bırakmıştır. Kulaklarını ve gözlerini de mühürlemiştir. Kalplerini mühürlemiştir. Basar hassaları üzerine gışavet adlı perde yerleştirmiştir.

Nefslerini ilâh edinmek nedir? Tek ilâh, Allah’tır. Emirleri vardır, yasakları vardır ve Allahû Tealâ emirlere itaat etmemizi, yasaklara uymamızı emrediyor. Kişi Allah’ın bizdeki temsilcisi ruhun talebine uymazsa o zaman otomatik olarak nefsinin talebine uyar, nefsini ilâh edinir. Nefsini ilah edinen herkes gizli şirktedir. Nefsinin manevi kalbinde 19 tane hastalık var ve o afetler istikametinde her seferinde bir afete tâbî oluyor.

Gizli şirkin içindeki bu kişiyi ilmi olmasına rağmen Allah onu dalâlette bırakmıştır. Hidayetin muhtevasında yer almadığı ilim faydasız bir ilimdir. Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz bir hadisinde: “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” buyuruyor. Faydasız ilim sahiplerini Allahû Tealâ Bakara Suresinin 44. âyet-i kerimesinde şöyle açıklıyor:

 

2/BAKARA-44: E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

İnsanlara birr’i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab’ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?

 

Cehenneme giden insanların başında ilimleri olmayan cahiller var.

 

11/HUD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.

 

Daha sonra ilmiyle amel etmeyen zalimlerdir. Sadece kurtuluşa ulaşan ruhun talebine uyarak Allah’a ulaşmayı dileyen ve hidayeti tebliğ ederek başkalarının hidayerine vesile olanlardır. Âyet-i kerimede bahsedilen “müşrikler” nefsinin talebine uyan ruhun talebine uymayanlardır. Nefsinin hevasına afetlerine uyanlar, her seferinde afetlerden bir tanesini ilâh edinenlerdir. Nefsinin afetlerini ilâh edinmesinin sebebi o afetin talebine uymasıdır. Aslında Allahû Tealâ bizlerin ruhun talebine uymasını ister. Dîni yaşamak bunu gerektirir. Ama eğer kişi ruhun talebine uymaz da nefsin talebine uyarsa o zaman gizli şirktedir. İnsanların gizli şirkten kurtulabilmesi, hidayeti dilemelerine bağlıdır. Dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaşmayı dilemelerine bağlıdır. Gerçekten eğer kişi bu dileğin sahibi değilse o zaman amelleri de boşa gidiyor yani gizli şirk içinde olanların kurtuluşu mümkün değil.

 

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.

 

Said Nursi Hazretlerinin müjdelediği Mehdi (A.S)’ın vazifesi nedir?

Allahû Tealâ, Mehdi (A.S)’ı hidayetle görevli kıldığına göre dîn tatbikatından çıkarılmış olan Kur’ân’daki hidayeti 7 safha ve 4 teslim itibariyle insanlara öğretecek ve yaşatacaktır. Nitekim Allahû Tealâ, Mehdi (A.S)’dan Âli İmrân Suresinin 81. âyet-i kerimesinde şöyle açıklıyor:

 

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).

Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah’ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.

 

Âyet-i kerimede belirtildiği gibi Allahû Tealâ’nın kitap ve hikmet verdikleri peygamberlerdir. Bu âyet-i kerimede zikredilen ulûl’azm peygamberleri 5 tanedir. Misak alınan Nebîlerin arasında Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz de var. Çünkü Allahû Tealâ aynı hakikati Ahzab Suresinin 7. âyet-i kerimesinde açıklıyor. Ahzâb-7’de Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

 

33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).

O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.

 

  • Âli İmrân-81’deki Resûl Mehdi (A.S)’dır.

Âli İmrân-81’deki resûlün Peygamber Efendimiz olması mümkün değil, çünkü herşeyden evvel Peygamber Efendimiz şeriat kitabının sahibidir. Allahû Tealâ kendisine kitap (Kur’ân-ı Kerim) ve hikmet vermiş. Öyleyse âyet-i kerimede misak alınan nebîler arasında Peygamber Efendimiz de var. Ahzab Suresinin 7. âyet-i kerimesinde: “Biz senden de misak aldık.” buyruluyor.

Âyet-i kerimede bahsi geçen resûl, Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in ahir zamanda geleceğini bize müjdelediği hidayetle görevli Mehdi Resûldür. Mehdi Resûl bir şeriat kitabının sahibi değildir. Mehdi Resûl şeriat kitabının sahibi olmamasına rağmen Allah onu hidayetle görevli kılmıştır. Nuh (A.S)’ın şeriatını, İbrahim (A.S)’ın şeriatını, Musa (A.S)’ın şeriatını, İsa (A.S)’ın şeriatını ve en son indirilen Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimizin şeriatını tasdik ediyor.

Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz: “Mehdi (A.S), yahudiler arasında Tevrat’la hristiyanlar arasında İncil’le ve müslümanlar arasında Kur’ân-ı Kerim’le hükmedecek” buyuruyor. Hidayetle görevli kılındığına göre Mehdi (A.S) yahudilere Tevrat âyetleriyle 7 safha hidayeti, hristiyanlara İncil âyetleriyle 7 safha hidayeti ve müslümanlara Kur’ân âyetleriyle 7 safha hidayeti öğretiyor. Bu âyetten anlıyoruz ki Mehdi (A.S) birinci görevi dînleri birleştirmektir. Gerçekten dînler yoktur, bir tek dîn vardır. Bu dîn babamız İbrahim’in hanif dîni Arapça adıyla İslâm’dır.

 

30/RUM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.

 

Hanif dîninin şeriatı da tektir.

Allah razı olsun.

 

                                                                                                          Dr. Abdulcabbar BORAN

 

 

                                    

 

Dr. Abdulcabbar BORAN MEHDİ (A.S) VE İSA (A.S)’IN KUR’ÂNDAKİ İŞARETLERİ
BİR CEVAP YAZIN

Bu habere yorum yazmak ister misiniz ? Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARIN DİĞER YAZILARI

12.02.2021 Dînde Zorlama Var mıdır? Yok mudur?

03.12.2020 TAKVA

28.09.2020 SEVGİ NEDİR?

29.06.2020 AHİRET VE DÜNYA SAADETİNE MANİ OLAN BİD’ATLER (3. Bölüm)

07.06.2020 AHİRET VE DÜNYA SAADETİNE MANİ OLAN BİD’ATLER (2. Bölüm)

17.05.2020 AHİRET VE DÜNYA SAADETİNE MANİ OLAN BİD’ATLER (1. Bölüm)

19.04.2020 MUHLİSLER

23.10.2019 HİDAYETE VESİLE OLANLAR

02.06.2019 KADİR GECESİ

03.05.2019 EVLİYALIK (2. Bölüm)

DİĞER YAZARLAR

Dr. Abdulcabbar Boran
<?php echo $user->display_name ?>
Dînde Zorlama Var mıdır? Yok mudur?
Kadife Kırım Aygün
<?php echo $user->display_name ?>
Kovid 19 Gündemi!
Seyyah Gülay OZAN
<?php echo $user->display_name ?>
HERKESİN MUTLU OLMASI
  • Anket
  • İletişim
  • Arnavutköy
  • Çatalca
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Firmalar
  • Gaziosmanpaşa
  • Güncel
  • Kültür Sanat
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Sultangazi
  • Yaşam

© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır