Beyyine Suresinin 5. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:
98/BEYYİNE-5: Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Ve onlar, Allah için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur.
Beyyine Suresinin 5. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ: “muhlisîne lehud dîne hunefâe” ifadesinde, hanifler olarak muhlisler (halis olmuş kullar) olmamızı emrediyor. Bu nokta Tövbe-i Nasuh’tur.
Bir insanın bu noktaya gelebilmesi için önce Allah’a ulaşmayı dilemesi, mürşidine ihsanla tâbî olması, ruhun vücudundan ayrılması ve Allah’a ulaşması, zikrini 18 saatin ötesine taşıyarak fizik vücudunu Allah’a teslim etmesi, daimî zikirle ulûl’elbab olması gerekir.
Daha sonra Allahû Tealâ bu kişiye ulûl’elbab makamında yerlerin melekûtunu (yer katlarını) gösterdikten sonra, arkasından 1. gök katını göstermiştir. Bu noktadan sonra kişi ulûl’elbab olmayı aşmıştır ve muhlis olmuştur. 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. gök katlarının bütün özellikleri muhlis olan kişinin üzerinde tecelli eder.
Zemin kat, Dünyamızdır. Bu dünyada devrin imamının dergahı söz konusudur. Zemin katın en büyük özelliği budur. Devrin imamının dergahını Allahû Tealâ bu gezegenin manevî muhtevasında tesis etmiştir. Orada altın kapı vardır. Bu kapı, yaklaşık olarak 4m. yüksekliğinde 1,5 metre genişliğinde, üzerinde 30 cm. büyüklüğünde çapraz çizgilerle baklava dilimleri olan ve üzerinde tokmak olmayan tek kanatlı bir kapıdır.
Allah’a ulaşacak olan ruhlar oradan yükselecekleri zaman, kapı otomatik olarak açılır ve herkes ayrıldıktan sonra kapı otomatik olarak kapanır. İnsan ruhlarının safları 10’arlık saflar halindedir. Ön sıra erkeklerden, arka sıra kadınlardan oluşur. Ön safın sağ kenarında Sağ Kanat Velîsi, sol kenarında Sol Kanat Velîsi durur.
İşte bu insan ruhları Allah’a doğru bir yolculuk yapmak üzere seyr-i sülûk yapmak üzere orada dururlar. Bu öyle bir yolculuktur ki yolculardan bir kısmı 1. kata kadar çıkmak yetkisinin sahibidir, oraya ulaşır ve orada kalırlar. Geri kalanlar 2. kata yükselir ve orada kalacak olanlar 2. kattaki dergaha bir kapıdan girerler. Bu kapının iki tarafında Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) ve devrin imamı beraberdirler. Gelen ruhların hepsi, önce sağ kanat velîsi el öperek sağ başta yer alır. İçeride suvarılma havuzlarının bulunduğu bölümde sonra sol kanat velîsi el öper ve sol başta yerini alır. Sonra hanım sultan el öper ve en solda yerini alır. Ayakta onlar bu noktadayken onların arkalarında yaklaşık 2m. 20cm. yüksekliğinde, yerden yükseltilmiş şeffaf havuzlar vardır. Bu havuzlar şeffaf bir görünüme sahiptir ve içleri turuncu renkte bir şeffaf sıvı ile doludur.
Geriye kalanlar yukarı doğru çıkmış olan bu havuzların arka tarafındaki zemine uçarak gelirler ve orada sıralanırlar. Onların en sonundakiler suvarılacak olanlardır, sağdan sola doğru birer birer gelip havuzların birer kişilik bölümlerinde yer alırlar. Ruhlar nefes almadıkları için boyları ne olursa olsun 2m. 20cm.’lik açık turuncu renkteki bir sıvı onların görünmelerine engel teşkil etmez, dışarıdan net olarak görünürler. Daha ilginci, onların elbiseleri ıslanmaz, bu sıvı, onların elbiselerini ıslatacak olan bir özellik taşımaz.
Sevgili kardeşlerim, Osmanlı “ilah-i kelimetullah” için, Allah kelimesinin ilelebed devam etmesi için harbetmiştir. Allahû Tealâ’nın bütün insanlara emretiği şey hep aynıdır: Allahû Tealâ, Hanifler olarak muhlisler olmamızı emrediyor.
Muhlis, “hâlis” demektir. Bir insanın nefsinin kalbi daha evvelki Ulûl’Elbab mertebesinde daimî zikrin sahibi olmuştur.
Lübblerin sahibi ulûl’elbab, kalb gözü ve kalb kulağı açık olmayanların direkt olarak alamayacağı ilmin sahipleri demektir.
İnsanlar, eğer kendileri böyle bir yetkinin sahipleri değillerse başka insanların da böyle bir yetkinin sahibi olamayacağını düşünürler. Halbuki Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman, Allah’ın orada vaaz ettiği yedi safha ve dört teslimde; Ulûl’Elbab, İhlâs ve Salâh Kademelerinde bulunanların Allah ile konuşabildiklerini, Salâh Makamının 5. mertebesinde olanların ise iradelerini de Allah’a teslim ettiklerinden dolayı İrşad Makamına tayin edildiklerini görüyoruz.
Öyleyse Muhlis olma Kademesi Salâh Kademesinden önce gelir. İşte âyette (Beyyine-5’te) dînlerinde hâlis olmuş, muhlisler %98 fazl ve %2 rahmet elde ederek tamamen nefsin afetlerinden arınmıştır.
Ulûl’elbab Makamında kişiye sadece yerlerin melekûtu (yedi yer katı ve cehennemler ve devrin imamının dergahı) gösterilir. Zemin kat bir orta noktadır, aşağı doğru inen cehennemler eksi işaret taşırlar ve sıfırın altındaki koordinatları gösterirler. Yukarı doğru çıkan gök katları artı işaret taşırlar ve 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. gök katı olarak devam ederler.
Allah’ın sistemi yedili sistem üzerinedir! Daha sonra yedi tane âlem geçilecektir:
1) Kader Hücreleri
2) Ümmül Kitap
On katlı bir apartman büyüklüğünde, boşlukta, son sayfası açık olarak duran bir kitaptır. O bir ispat vasıtasıdır, oraya çıkıp görebilene son kitabın bir şeriat kitabı değil de bir sohbet kitabi olduğunu ve kime indirildiği açık ve kesin bir şekilde orada ortaya çıkar.
3) Kudret Denizi
Hani şu Yûnus’un “Şol kudret denizine daldık elhamdülillah” diyerek ifade ettiği âlem burasıdır. Bu seviyeye yükselmiş bütün evliyalara ait ruhlar orada o denize dalarlar ve denizin derinliklerinde olanları görürler. Neler gördüklerini belki söyleyenler olur.
4) Makam-ı Mahmud
Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbesi orada birlikte ve bu kademeye yükselen ruhlar kafilesini beraberinde getiren devrin imamının oraya ulaşarak Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in yanında yerini alır. Kafile aşağı inene kadar o orada kalacaktır.
5) Divan-ı Sâlihin
Peygamber Efendimiz (S.A.V) kafilenin sağ başında olarak oraya yükselmiştir, orada kalır. Divan-ı Sâlihin’de, şu anda başkanlığını yapmakta olan zamanımızın Gavsından görevi devralır. Ne zamana kadar? Ta ki burada bulunan kafile zikir hücrelerine ulaşsınlar ve oradaki zikirlerini tamamlasınlar ve tekrar dönüş için harekete geçsinler. Dönüşte, onun bulunduğu yere ulaştıklarında Peygamber Efendimiz (S.A.V) katılacak ve devrin imamıyla birlikte tekrar ikinci kata ineceklerdir ve orada kalacaklardır.
6) ZikirHücreleri
7) İnd-i İlâhi
Dr. Abdulcabbar BORAN
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Web Hosted Sparfly Digital