Kur’ân-ı Kerîm’i Hidayetle okumak için bilinmesi gereken kavramlardan bir tanesi de Resûl ve Nebî kavramıdır.
Resûl; gönderilen elçi manasına gelmektedir.
Allah Resûl’ünü kavmine Hidayeti açıklamak üzere gönderir.
Her kavimde mutlaka Hidayeti açıklayan Allah’ın Resûlleri vardır.
Allahû Teâlâ İbrâhîm-4’e göre, Resûlleri o kavmin lisanıyla onlara açıklasın diye göndermektedir.
14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’ (yeşâu), ve huvel azîzul hakîm (hakîmu).
Hiçbir Resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Hidayete erdirir. Ve O, Aziz’dir, Hikmet Sahibi’dir.
Allahû Teâlâ, Nisâ-80’de Resûl’e itaatin Allah’a itaat olduğunu açıklamaktadır.
4/NİSÂ-80: Men yutiır resûle fe kad atâallâh (atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ (hafîzen).
Kim Resûle itaat ederse, böylece andolsun ki Allah’a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o takdirde Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.
Allahû Teâlâ, Enbiyâ-107’de Resûl’e itaatin Allah’a itaat olduğunu açıklamaktadır.
21/ENBİYÂ-107: Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).
Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.
Âli İmrân-132, Allah’a ve Resûl’e itaat eden kişinin rahmete mazhar olacağını açıklamaktadır. Allah’ın rahmetine mazhar olmak, kurtuluşun yegâne şartıdır.
3/ÂLİ İMRÂN-132: Ve atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûn(turhamûne).
Ve Allah’a ve Resûle itaat edin, umulur ki böylece siz rahmet olunursunuz.
Günümüz dîn öğretisinde, Resûl ve Nebî kavramlarının aslî manaları değiştirilmiş, bu sebeple insanlar bid’atlere dayalı bir dîn tatbikatına mahkûm edilmiş durumdadırlar.
Kur’ân-ı Kerîm’de Nebî; kendisine şeriat kitabı verilen peygamberdir.
Resûl ise Nebî’ye verilen şeriat kitabını tasdik edendir.
Ama günümüz dîn öğretisinde bunu tam tersi ifade edilmektedir ve yanlıştır:
“Resûl kendisine kitap verilen peygamberdir.
Nebî ise kendisine kitap verilmeyen peygamber, Resûl’ün kitabını tasdik eden kişidir.”
İşte günümüz dîn öğretisi bid’atlere dayandığı için ve Kur’ân’daki hakikatlere ters düşen bir bid’at zinciri içerisinde öğretim söz konusu olduğu için Allah’ın dîni yaşanmamaktadır.
Resûl ve Nebî kavramını Kur’ân hakikatleriyle mutlaka öğrenmek lâzımdır.
Kur’ân-ı Kerîm’in Hidayetle okunması ancak Resûl ve Nebî kavramının gerçek manasının öğrenilmesiyle mümkündür.
Allah’ın her devirde irşada memur ve mezun kıldığı en üst seviyede Devrin İmamı, Kavim Resûlleri ve Velî Mürşitler Hidayeti tebliğ ederek insanları Allah’a davet ederler.
Daveti kabul eden kişi Allah’a ve Resûl’üne itaat ederek rahmete gark olur.
Davete icabet etmeyen Allah’a ve Resûl’üne de asi olur.
Nebî; haber anlamında, nebe’ kökünden türeyen bir kelimedir. Nebi haberci anlamındadır. Dilimizdeki Peygamber kelimesi Farsça bir kelimedir. Kur’ân-ı Kerîm’deki Nebînin karşılığı olarak “peygamber” kelimesi dilimizde kullanılmaktadır. Allah’tan haber getiren kişi demektir. Hâtem’ul Enbiyâ Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Allahû Teâlâ’nın kendisine şeriat kitabı verdiği son peygamberdir. Allah’ın kendisine inzal ettiği son şeriat kitabı Kur’ân-ı Kerîm’dir. Kur’ân’ın her âyeti Allah’tan bize ulaşan bir haber niteliğindedir. Kur’ân-ı Kerîm de Son Şeriat Kitabı olduğuna göre Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Hâtem’ul Enbiyâ olması gayet doğaldır.
Allah Ahzâb-40’ta bu konuyu şöyle dile getirmiştir.
33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).
Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûlü ve Nebîlerin (Peygamberlerin) Hâtemidir (Sonuncusu). Allah, her şeyi en iyi bilendir.
Nübüvvet, Resûlullah ile sona ermesine karşılık risalet, kıyâmete kadar devam edecektir.
Günümüzde bid’atlere göre yaşanan dîn tatbikatında, Risâletin de tıpkı Nübüvvet gibi sona erdiği söylenmektedir. Hâlbuki Kur’ân’a göre yaşanan dîn tatbikatında Nübüvvet sona ermesine karşılık Risâletin kıyamet gününe kadar kesintisiz devam edeceği bildirilmektedir.
Allah, Âli İmrân-81’de şunu ifade etmektedir:
3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh (tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn (şâhidîne).
Ve Allah, Nebi’lerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah’ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.
Ahzâb-7’de Misakı alınan Nebîler arasında Son Şeriat Kitabı verilen Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz de vardır.
33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ (galîzan).
O zaman ki; Biz, Nebî’lerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrahim’den ve Hz. Musa’dan ve Meryem oğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.
Allahû Teâlâ Âli İmrân-81’deki ifadesiyle, şeriat kitabını Nebî’lere vermesine karşılık şeriat kitabının tasdikini de vazife olarak Nebî olmayan Resûllere verdiğini açıklamaktadır.
Resûl ve Nebî kavramlarının gerçek manası bilinmeden Kur’ân-ı Kerîm’i Hidayetle okumak mümkün değildir.
Resûl’ün davetine icabet eden, kalben Allah’a ulaşmayı dileyen kişi huşû sahibi olur.
Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece, hacet namazıyla Kur’ân-ı Kerîm’in kendisine kolaylaştırıldığı ehli zikri veya vekâleten Devrin İmamını Allah’tan soran her huşû sahibi kişi, Allah’ın gösterdiği mürşide tâbî olması halinde Kur’ân’ı Hidayetle okuyabilir ve 7 safha 4 teslimden oluşan Kur’ân’daki İslâm’ı yani 7 safha Hidayeti yaşayabilir.
Allah razı olsun.
Dr. Abdulcabbar BORAN
Comments are closed.
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır