Sosyal yardımlaşma, dayanışma; toplumu teşkil eden fertlerin, birlik ve beraberliğinin sağlanması için karşılıklı olarak birbirlerine bağlılık göstermeleri, birbirlerine dayanıp çeşitli alanlarda yardımlaşarak birbirini tamamlamalarıdır. Sosyal dayanışma, çalışma güç ve kudretinde olmayan ya da çalışmakla ihtiyaçlarını tamamen karşılayamayan fakir ve yetimlerin, muhtaç ve düşkünlerin temel ihtiyaçlarının Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
Ali imran/92: Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe (Allah için vermedikçe) asla BİRR’e nail olamaz (temize çıkamaz) sınız. (Allah’ın size verdikleri) şeyden neyi infâk ettinizse (Allah yolunda başkalarına verdinizse) hiç şüphesiz Allah onu bilen, ALÎM’dir.
Bakara/148: Hepsinin (bütün milletlerin, ümmetlerin) bir yönü vardır ki; ona doğru dönerler (yönelirler). Siz ise (ey Muhammed ümmeti!) hayırlarda (birbirinizle) yarışın. (O zaman, o taktirde) nerede olursanız olun, Allah sizleri biraraya getirir. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir.
Fatır/32: Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba varis kıldık. Böylece onlardan bir kısmı nefsine zulmedicidir, onlardan bir kısmı muktesittir. Onlardan bir kısmı da Allah’ın izniyle hayırlarda yarışanlardır. İşte o ki o, büyük fazldır.
Âyet-i kerime hayırlarda yarışınların ne kadar büyük bir ilâhi lütfa mazhar olduklarını bize haber vermektedir. İslâm dîni insanların hayırlarda ve meşru işlerde yarışıp yardımlaşmalarını istemiş, günah ve düşmanlık üzere dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmalarını ise yasaklamıştır. Yüce Allah Mücâdele Suresinde bu konuda şöyle buyuruyor:
Mücadele/9: Ey âmenû olanlar (Allah’a inananlar, îmân edenler)! Aranızda gizlice konuştuğunuz zaman artık günah, düşmanlık ve resûle isyan konusunda gizli gizli konuşmayın. Birr ve takva konusunda aranızda müşavere edin (görüşün). Ve kendisine haşrolunacağınız (huzurunda toplanacağınız) Allah’a karşı takva sahibi olun.
Dayanışma ve yardımlaşmaya kişinin yakınlarından başlaması gerekir. Böylelikle sosyal birlik ve bütünlüğün fertlerin kendilerinden, ailelerinden, en yakın çevrelerinden, komşularından ve akrabalarından başlayarak çevreye doğru yaygınlaştırılması sağlanmış olur. Çünkü kendi yakınlarının ve komşusunun halini bilmeyen ve onlarla ilgilenmeyen bir Müslüman’ın, uzaktakilerle ilgilenmesi çoğu kere lafta kalır. Nisâ Suresinde ise bu konuda şöyle buyrulmaktadır:
Nisa/36: Ve Allah’a kul olun. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ve ana, babaya ihsanla davranın. Akrabaya, yetimlere, miskinlere, yakın komşuya, yanınızdaki arkadaşa (eşlere), yolda kalmışa ve elinizin altındaki (köle, cariye, işçi)lere de. Hiç şüphesiz Allah, övünen ve kurumlu kimseleri sevmez.
Nisa/37: Onlar ki; hem cimrilik ederler, hem de insanlara cimriliği emrederler ve Allah’ın kendilerine fazlından verdiği şeyi gizlerler. Biz kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.
Yine Nahl Suresinde de yüce Allah soysal dayanışma, yardımlaşma ve sosyal düzeni sağlayacak üç temel görevi emrederken; bunları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak davranışları da yasaklamaktadır:
Nahl/90: Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden (Allah’ın yasakladığı şeylerden) ve azgınlıktan (hakka tecavüzden) sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz diye size öğüt veriyor.
Nahl/91: (Allah ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi teslim etme konusunda) sizinle ahdleştiği zaman Allah’ın ahdini ifa edin (yerine getirin). Onu, sağlamlaştırdıktan (hidayete erdikten ve nefsinizi tezkiye ettikten) sonra yeminleri bozmayın (ruhunuzu Allah’a ulaştırdıktan ve nefsinizi tezkiye ettikten sonra dalâlete düşmeyin). Ve siz, Allah’ı üzerinize kefil kılmıştınız (Allahû Tealâ, sizi hidayete erdirerek, ruhunuzu Kendisine ulaştırarak verdiği sözü, kefaletini yerine getirmişti). Muhakkak ki Allah, sizin ne yaptığınızı bilir.
Şu âyetler de soysal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmektedirler:
Bakara/215: Sana (Allah yolunda) ne infâk edeceklerini soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne infâk ederseniz (Allah yolunda verirseniz) işte o, anne-baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve (yolda kalmış) yolcular içindir. Ve hayır olarak ne yaparsanız, o taktirde muhakkak ki Allah, onu en iyi bilendir.”
Bakara/197: Hac, bilinen aylardır. İşte kim onlarda (o aylarda), (ihrama girerek) haccı (kendine) farz edinirse artık hacta kadına yaklaşmak (ve benzeri davranışlar), fasıklık (günaha sapmak), cedelleşmek (sürtüşmek, kavga etmek) yoktur. Siz hayırdan ne yaparsanız Allah onu bilir. (Salih amellerle) (kendinize) azık hazırlayın. Fakat azığın en hayırlısı, muhakkak ki takva sahibi olmaktır. Ve ey ulûl’elbab! Bana karşı takva sahibi olun.
Munafikun/10: Ve sizden birisine ölüm gelmesinden, o zaman: “Rabbim keşke beni yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben sadaka versem ve salihlerden olsam, olmaz mı?” demesinden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden infâk edin.
Ayrıca Haşr Suresinin 9. âyetinde de sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneği sergilemiş, hatta bunun da ötesinde Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacir kardeşleri için diğergamlık yapmış olan Medine’li Müslümanlar (Ensar) övülmekte ve bunların davranışları Müslümanlara örnek gösterilmektedir:
Haşr/9: Ve onlardan önce (Medine’yi) yurt edinmiş olup kalplerinde îmân yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden (dağıtılan ganimetlerden) dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefslerine tercih ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o taktirde işte onlar, onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir.
Allah razı olsun.
Dr. Abdulcabbar BORAN
© 2020 Kent Havadis Gazetesi Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır. Web Hosted Sparfly Digital